İÇİNDEKİLER
Önsöz
Cumhuriyet Politikaları, Edebiyat ve Özerklik
İslâmi Hayat, Dünyevi Edebiyat
Zamanın Ruhu ve Edebiyat
Sahih Edebiyat Zayıf İktidar
Sistem Değişir, Şiirini Kurar
Eksik Modernlikten Tam Türkiye Çıkar mı?
İsmet Özel Şiirinde Türkçe Kelime Kullanma Hassasiyeti
Şairin Olmasıyla Ölmesi Sürecinde Varoluş ve Cinsellik
Dünyaya Düşmeyle Ölüm Arasındaki Şair
Tanrı Konuşur ya da Kaygı – Şüphe – Umut
Türk Hikâyesinin Düşünsel Boyutu
Türk Hikâyesiyle Türk Düşüncesinin Niyeti
Mangalın Külü
Duyguyla Değil Duyarlıkla
İnsanların Öyküsü Bireylerin Türkiyesi
Küresel ve Postmodern Hayatı Anlatmak
Edebiyat Simsarları, Kutsanan Hikâyeler, Klasik Hikâyeler
Sonu Belli Öyküler
Yol Açan mı Yolda Bırakan mı?
Klişelerle İdare Eden Eleştiri
Teknik Öykü Neye Tekabül Eder?
Öykünün Hece Öykü’den Beklediği
Herkes İçin Siyaset, Bazıları İçin Edebiyat
Yoksunluğa Sürgün Öyküler
Yerli Düşünceye Edebiyattan Bakmak
Üçüncü Şıkkın İmkânsızlığı: Ya Bu Hayata Uyacaksın Ya Tarih Olacaksın
Hüzünlü Kadınların Kitabı Gün Akşamsızdır
Tomris Uyar Öyküsünde Anlatım Biçimleri
Kurguyla Açılan İnsan Benliği
Mekânla Kurulan Mensubiyet Saklı Yara
Aşırılıklar Çağında Sükûnete Çağrı
Kadın Medeniyetinin Erkekleri
Çağdaş ve Nostalji Arasında Karakalem Resimler
Kumercin
Aylak Adam
İntihar’ın Felsefi ve Psikolojik Bilinçaltı
Nazari Roman Elif Şafak’ın Romancılığı
1984 Modern Dünyanın Kodları
Çelişkileri Derinleştiren Kültür ve Bir Düğün Gecesi
Modern Masallar
Mezarını Değil Siperini Kazan Okur / Yazar
Nobel: Türkiye Önemli Bir Ülkedir
İslam Dünyasına Edebiyattan Bakmak
ÖNSÖZ
Anadolu’nun İslamlaştığı dönemde Türkler iki şeyin üstesinden geldiler.
İlk olarak kendi aralarındaki mücadele ve kavgayı sona erdirdiler. Yekpare bir kütle halinde millet olma azmini hayata geçirdiler.
İkincisi Kıta Avrupasındaki Bâtıl anlayış karşısında güç olmayı başardılar. Esaslı düşmanın “kendi”miz değil İslam dışı unsurlar olduğunu kavrayarak çatışmanın yönünü değiştirdiler. Böylece İslami düşüncede sahih ve sahici anlayış yerli yerine oturtulmuş oldu.
İslam düşüncesi parçalı görünümünü terk ederek birliğe ulaştı.
Anadolu’daki İslami yapının, Müslümanlar arasındaki birlik görüntüsünün ve Türk unsurun parçalanması milliyetçilik hareketleriyle ilişkilendirilir. Hâlbuki bölünme zihni bir süreçtir. Tercihlerin değişmesiyle ilgilidir. İslam’ın, Müslümanların gündemindeki önceliğinin son bulmasıyla bağlantılıdır.
İslam, Müslümanların müstakil ve yüksek bir hayat seviyesi tutturmasında vazgeçilmez rolünü kaybetmiştir. Sorun tam da burada düğümlenir. Güçlü medeniyetin kanatları altına girme ve onun enstrümanlarını kullanma tercihi millet bağını çözmüştür.
Batı medeniyetinin üstünlüğü karşısında “alternatif” fikri, Hak – Batıl ikiliği – çatışması zihinlerden çıkmıştır.
Bilakis “güçlü kalabilmek, varlığı muhafaza etmek, Batının teknik, teknolojik ve zihinsel platformunu kabul etmekle mümkündür” anlayışı yerleşmiştir. Bu fikrî ve aslında itikadi sorun Anadolu’da kurulan birliğin çökmesine neden olmuştur.
Batının yöntemleriyle de büyük olunacağı, millet bağının tesis edileceği tezi, pratikte İmparatorluğun yıkılmasıyla çökmüştür.
İki farklı dönemin, anlayışın kanıtlarını edebiyatta bulabiliriz. Anadolunun İslamlaştığı dönemde Yunus Emre, Hacı Bayram – ı Veli, Mevlana millet bütünlüğünü tesis edecek söyleyişi geliştirmişler, farklı İslami yönelimleri birleştiren metinler yazmışlardır. Sade dil ile yüksek bir düşünceyi milletin merkezine yerleştirmişlerdir. Birçok grubun, unsurun millet haline gelmesini veciz ifadelerle teyit etmişlerdir.
Batılılaşma ile ortaya çıkan siyasal ve fikri yapı bir tarafa gündelik yaşam ve estetik anlayış meşruluğunu, taşıyıcılığını yapacak araç olarak edebiyatı seçmiştir. Bizdeki edebiyat Batılı yaşam biçimini kitlelere yalnızca yayma görevini üstlenmemiş aynı zamanda bunların ne derece “anlamlı” ve “normal” olduğunu iletmiştir.
Batılı hayat algısını meşrulaştırmıştır.
Böylece edebiyatın asli vazifesinin yerleşik düşünce ve siyasal telakkinin alt yapısını kurmak olduğu anlaşılmıştır. Türk romanının çok erken safhalarında “Aşkı Memnu”nun yazılması çarpıcı örnektir.
Dil, estetik, retorik, söyleyiş Anadolu’nun İslamlaşmasında bize bir vatan hediye etmişti. Aynı argümanlar vatanımızın köküne dinamit koydu. Millet mefhumu zihinlerden çıktı. Çünkü Anadolu’nun İslamlaşmasında milleti de vatanı da teşekkül ettiren İslam idi. Batı medeniyeti bu bağlantıyı kopardığı için birçok millet bağı çöktü.
Bu kitaptaki yazılar Türk düşüncesine sistematik bakmıyor.
Bakması gerekir mi?
Daha da önemlisi Türk düşüncesi belli bir sisteme sahip mi?
Edebiyat için de bunu sorabiliriz. Hem Türk düşüncesi hem de edebiyatı genel geçer değerlere bağlanma konusunda çekingen davranmıyor. Türkiye’de düşüncenin konjonktürel ve yönlendirilmeye açık olduğunu söylemek gerek. Fikir adamları esaslı görüşler öne sürmede müteredditler. Yalnızca siyasal erki değil dünyadaki düzeni de hesaplayarak görüş bildiriyorlar. Bir milleti oluşturan değerlerin neler olduğunu sarahaten yazsalar bile Türkiye’nin ufkuna bunları yerleştirmekten kaçınıyorlar. Türkiye’nin büyük bir ülke olması, tarihle kesinleşmiş yapısı ile vatan ve milleti oluşturmada İslam’ın fonksiyonu düşüncemizin merkezinden uzaklaştırılıyor.
Edebiyat konusunda da aynı durum sözkonusu. Birörnek hayatlar, fikirler ve kişilerle örülmüş bir edebiyatımız var. Edebiyatın bağlamından anlaşılacağı üzere edebiyatçılar Türkiye’nin, insanımızın ufkuna yetkin bir dil, anlayış ve yaşam düzeyi sunamıyor. Edebiyat yürürlükteki sistemin acenteliğini yapmayı kâr belliyor.
Başka türlüsü nasıl mümkün olacak ki?
Sorun da burada düğümleniyor zaten. Türkiye’de işlerin farklı metod ve zihinle yürüyebileceği, ihtimal olarak bile düşünülmüyor.
Bu yargı tüm Türk edebiyatı için geçerli olabilir mi? Elbette ki millet ruhunu yakalamış isimlerden ve eserlerden söz edilebilir. Kitabın içindeki yazılar da bunlar üzerinde durulmaktadır. Fakat bir “Türk edebiyatı”ndan bahis açıyorsak, bize özgü, tarihle yoğrulup kesinleşmiş anlayışı topyekûn görmek isteriz. Kitaptaki yazılar bu mevzuya doğrudan temas ediyor. Ele aldığımız yazarlar ve eserlerde benzer konu ve kaygıları ihtiva etmektedir.
Yazılar değişik zamanlarda yazıldığı için teknik bakımdan birçok farklılık bulunabilir. Fakat daha ilk yazıdan itibaren Türkiye’nin tarihsel kimliği gözetilmiştir. Bu toprakların vatan olma aşamaları ön plana alınmıştır. Dünyada kendi dinamikleriyle güçlü bir millet olmanın yollarının bizi biz yapan değerlerden geçtiği açıklanmıştır.
Kitabın geneline sinen atmosfer, Anadolu’nun İslamlaşması ve İstiklal Harbi göstermiştir ki, bu topraklarda sağ salim yaşamanın tek garantisi İslam’dır.