Türk siyasi tarihinde dönüm noktası olmayan, ölüm-kalım savaşı gibi görülmeyen bir seçim oldu mu?
2023 seçimlerinin sahiden Cumhuriyetin 2. Yüzyılı’nın genel kodlarını belirleyecek hayatiyette olacağı beklenebilir miydi?
Bekleniyordu elbette fakat bu Kemalist statüko ile iktidar etrafında toparlanmış İslamcı, muhafazakarlar arasında geçeceği düşünülüyordu. Seçimde öyle denklemler, öyle ittifaklar kuruldu ki, İstiklal Harbi ve 1924 Statükosu ile belirlenen ve birbirine zıt tutumlar, 1071 sonrasında kurulan İslam-Türk-Ehli Sünnet-Gaza-İslami düzen omurgası, Tanzimat ile bölünen ve birbirine düşmanlaşan İslami-laik kamu ve zihniyetler aynı cephede mücadele veriyor!
Millet ittifakını kotaran akıl öyle bir ittifak teşekkül ettirdi ki, Türkiye’nin tüm etnik, mezhep, kültür, din, gayri müslim fay hatlarını 6 Şubat depremi gibi tetikleyecek enerji birikimi sağladı.
Berat Gecesi Saadet Partisi önünde, “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları eşliğinde Milli Görüş, AK Parti, MHP’den kopan siyasi heretikler, CHP heterodoksisi, HDP Kürt milliyetçiliği, İyip Ulusalcılığı, Sol Türkçülük, marjinal örgütçü sol, neoliberaller, Kemalistlerle şekillenen ittifak 1071 sonrası kurulan Türkiye’nin Nomosu-Ruhu İslam, Sünni, Türk, İmparatorluk omurgası yanında Cumhuriyet’in belirlediği etnik, sol aşırılıkçılığı reddeden yine İslam-sünni-Türk temelli sentez muhafazakarlığa bile karşıt hatta imha edici bir zihinle kuruldu.
Hüda-Par ile bünyevî uyuşması olmasa da MHP-BBP ülkücülüğü, radikal İslamcılar, hemen tüm tarikat ve cemaatler, iktidara liyakat-ehliyet-etik-usulsüzlük eleştirileri getirse bile Milli Görüşçüler, milliyetçi-muhafazakarlar Nomos’a yatkın ittifakın içine yerleşti. Rahatlıkla İyip’e oy verebilecek ulusalcı-ülkücüler bile karşı denklemi görünce “bunlar gelirse Karabağ da, savunma sanayii de, yerli otomobil de elden gider” diyerek “kerhen” Cumhur ittifakını hususen Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı aldı. Esasında özcesine bakılırsa Cumhur, Erdoğan taraftarlığı; Millet, Erdoğan karşıtlığı üzerinden şekillendi. Benzer tarzda Millet ittifakında da kurulan bu “benzemezler koalisyonu”na karşı çıkan, 10 yıldan fazla CHP’yi tahakküm altında tutup, Anadolu Solu da denebilecek, ulusalcı kesimleri baskılayıp dışlayan Kılıçdaroğlu diktasından kurtulmak isteyenler seslerini yükselttiler.
Seçimin Kilidi Gençlerde
İttifakın bu Nomos karşıtı ideolojisine muhalif İyip’liler için Sinan Oğan, CHP’liler için Muharrem İnce “kaçış rampası” seçeneği oluşturuyordu, iki isim de türlü baskılara rağmen, bazı güçlerin de desteğiyle dirayetli kalıp kararlılığını sürdürdü. En azından Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçilmesinin önüne geçen Muharrem İnce faktörü sonradan Erdoğan aleyhine de dönmedi değil! Özellikle 18-30 yaş aralığındaki gençlerden, Erdoğan’a verme ihtimali bulunanlar da İnce’ye kaydığından, iktidarın onları kazanma çabası çıktı bu sefer ortaya. Bu bakımdan seçimler milli ve yerli bile olsa, iktidar ve Cumhur ittifakı argümanlarına tevessül etmeyen, hatta istihzayla yaklaşan gençlerle kürsüden kalp işareti yapan, dans eden liderlere ehemmiyet gösteren gençlerin özellikle 2028 sonrası siyaseti, toplumu belirleyecek ağırlığa erişmesi kaygısını da belirginleştirdi.
Şurası kesin ki Cumhur ittifakının Soğuk Savaş ikiciliğine dayalı kutuplaştırma, düşmanlaştırma, hain, beka retoriğinin 2028 seçimlerinde belirleyiciliği neredeyse imkansız artık!
Mesele şu, bundan sonra da üzerine düşünülmesi gereken husus, gençlerin, ortaya yaşa gelecek genç kuşağın mensubiyet bağları, ilgileri, beklentileri neler olduğu kadar bunları tekrar kadim aidiyet unsurlarına eklemek için neler yapılması gerekir?
Öyle ki bilhassa memleketin Batı kesimlerinde olduğu kadar gençler arasında da Kılıçdaroğlu’nun mezhep kimliğinin çok da “dert” olmadığı gerçeği Türkiye’nin hakikaten keskin bir dönüşüm ve yol ayrımında bulunduğunu da gösteriyor. Üstelik, Kılıçdaroğlu’nun “meydan okuyan”, mezhebi nedeniyle beytü-l mâl’e el uzatmayacağını belirtirken aslında sünnileri el uzatan göstermesine rağmen… belki bu, Erdoğan karşıtlarının görmekten taktik açıdan kaçındığı bir durumu teşkil etse de heterodoksi karşıtı kesimlerin Cumhur etrafında şeksiz-şüphesiz toparlanmasına da vesile oldu.
Seçimlere neredeyse iki hafta kala ittifakların omurgaları ile beraber “gri alanlar” da şekillendi. 18-30 yaş aralığında 23’e kadar ki gençler, bursla, ailesinin desteğiyle üniversite eğitimi çağındakiler mutlak iktidar karşıtı… bunun üzerindekiler ise çalışma hayatına atıldıkça Millet ittifakının kağıttan kaplan olduğunun, istikrarı ve düzeni bozacağının farkında. Kentli dindar Kürtler HDP’li bile olsa Cumhurbaşkanlığı konusunda Erdoğan’a daha yakın olduğu kesin… fakat iktidar onları kazanmamak için klasik MHP dili ve tarzını sürdürmekte inatçı. İktidarın yine güçlü devletten ziyade MHP programı gibi davrandığı liyakat, ehliyet, adalet, özgürlükler hususunda rahatsız ve muhalif kentli dindar-muhafazakarları da kazanma çabası pek yok!
Elbette seçim sınıfsal çatışma ve beklentilerin suhuletle karşılanması demek aynı zamanda… iktidar eyt’den sözleşmelilere kadroya, maaş zamlarından savunma sanayii, yerli otomobil, yeni yollar, ulaşım ve iletişim kanalları açmaya pek çok icraat gerçekleştirse de bir şekilde eşraf, esnaf, zanaatkar tesir gösterir. İktidarın savunma sanayi, yerli otomobil, doğalgaz çıkarma gibi temelli icraatlarına mukabil muhalefetin soğan, patates ve kürsüden kalp işaretiyle karşılık vermesi… dahası bunun karşılık bulması Türkiye’de iktidar yorgunluğunun, değişim talebinin akılları belirlediğinin de bir göstergesi.
Kimse partilerin ve ittifakların kendisini, kadrosunu ve söylemlerini ciddiye almıyor esasında, temelde kaygılar ve duygu yoğun itkiler etkisini sürdürüyor. Siyaset, halkın beklentileri somuttur, maddidir. Bu açıdan tutarlı, ayakları yere basan, insanlara dokunan vaatlerin her zaman karşılığı olur. Seçimdeki yüksek risk iktidarın eyt’den sözleşmelilere kadro, ek gösterge gibi meseleleri çözmesine yol açarken bu sefer insanlar fırsattan istifade yeni kazanımlar elde etmek amacıyla sürekli mağduriyet ve talep dile getirmeye başlamasında. Kerim devlet ile popülizmin birleşmesi siyasal alanımızın temel özelliği ve problemi aslına bakılırsa.
İktidardan seçim öncesi ne bulursa koparma telaşına karşılık ülkenin sahici sorunları da var. Gençlerin talepleri dediğimiz kompleks beklentiler, Umran’da yayımladığımız Yeni İnsana Doğru… Geleceği Erteleyen Gençler Ne İstiyor, yazısındaki talepler seçim öncesi somut gerçekliğe döndü. Gençler iktisadi durumun vahametinden, ev ve arabanın yatırım aracı olarak kullanılması yüzünden ateş pahasına dönmesinden dolayı gelecekte kendilerinin nasıl ev, araba, eğitimlerine uygun iş sahibi olacaklarını sorgularken, kara kara da düşünüyor. Yalnızca bu maddi beklenti değil… günümüz gençliği sanılanın aksine fazlasıyla kitabî, “idarelerin niye yapması gerekeni yaptığı için” taltif ve oy aldığına dair etik-politik doğruculuk içindeler haklı olarak. Kamunun, toplumun, normların insanların eylemlerine müdahalesine dindarından sekülerine akıl erdiremeyen bir gençlik var, elbette adalet, yaşam tarzı serbestisi, liyakat ve ehliyet arayışı da bu “Türkiye gerçeğiyle karşılaşmama”nın neticesi.
2023 seçimleri Türkiye’de insan ve toplum gerçekliğinin değiştiğini gösterdi, eski mensubiyetler ve fay hatları “anlam”ını kaybediyor, yeni anlam ve değer dünyaları da bu millete, Türkiye gerçeğine uymuyor. Siyasetin, entelektüel ortamın gelecek dönemde demografiyle bu toprakların ruhunu yeniden buluşturmasına yönelmesi gerekecek.
Seçime ve Siyasal Alana Dair Notlar
. Seçimler siyaset mantığımızı özetlemesi açısından belirgin hususiyetleri tekrarladı. Türkiye’de seçilmesi en zor kim diye sorulduğunda, ilk işaret edilen ismin, Kılıçdaroğlu’nun Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi iki “en kazanabilecek” kişiyi elemine etmesi, siyasetin yalnız görünenlerle ilgisinin bulunmadığını, iç ve dış güç merkezlerinin rolünü anlatmaya yeter.
. Deva, Gelecek gibi partiler de siyasetin o derece basit işlemediğini tecrübe ettiler. Gelecek Partisi hemen hiçbir ankette görünmezken, iki lider de siyasetin sokakta, halk için yapıldığını öğrenirken halkın basit eleştirilere değil kendisine ne vaad ettiğine baktığını anladı. Siyasette, fikirde eleştiri yanında inşa gerekir. Üstelik kendi ittifak seçmeni karşısına çıkan iki liderin, zan altında tutulup sürekli itham edilmesi, o politikaların uygulayıcıları olarak hala AK Partili görülmesi, bünyeye kabul edilmemeleri ibretlik görüntüler oluşturdu.
. Türk siyasi hayatı karşıtlıklar üzerine kurulu biraz da… Erdoğan’ın hala ilk tercih sayılması biraz da “ders verilmeyecek kadar hassas” bir karşı ittifakın kuruluşuna, Kılıçdaroğlu gibi bir adaya bağlı.
Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu karşıtlığı ile CHP genel başkanlığı…
Sinan Oğan, Bahçeli karşıtlığı ve MHP genel başkanlığı…
Babacan-Davudoğlu-Saadet Partisi, Erdoğan düşmanlığı ve intikam…
Kılıçdaroğlu ve Masa, Erdoğan ve Türkiye’nin Ruhu İslam karşıtlığı, üzerine bina edilmiştir.
. Kürt milliyetçiliği 1960’larda solun kanatlarında varlık gösterebiliyordu, 12 Eylül çöküşüyle sol neoliberal siyasallığın tezlerinin, eşcinsellik, yeşil, feminizm, mezhep ve etnik iddiaların Türkiye acenteliğine dönüşünce güçlenen Kürt hareketinin etkisine girdi, uzun 90’lar ve 2000’lerde sol, liberal ve Kürtçü etkiye payandalık yaptı. 2020’den sonra Kürt milliyetçiliği, Kobani ve Hendek olaylarıyla başlayan sürecin neticesinde solun kanatlarına sığındı yeniden. Yeşil Sol Parti, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal aslında ihtiyatın değil çöküşün işareti.
Kürt milliyetçiliği bu açıdan Çandar-Cemal seviyesine, Özal neoliberal pragmatizmine geriledi!
. Sol Millet ittifakı dışında kendi başına seçime girme kararı aldı, Kılıçdaroğlu’nu destekleyerek. 2018’den sonra CHP ve HDP listelerinden vekil olanların performansı, bu evrede iki ittifak dışında kalmak isteyenlerin artışı, aynen Refah Partisi gibi yeni solu da seçimlere bağımsız katılıp “boyunun ölçüsü”nü alma özgüvenine itti. Fakat bu evrede alternatif bir sistem, model, programı bırakın meşru ve milletin yatkınlık göstereceği bir paradigma teklifleri de olmadı. Ekonomiyi eleştirip halka lbgt vaatleri vermek yeni solun büyük akılcı teorisyenliğini gösteriyor.
Eşcinsellik, feminizm, kadınları araçsallaştırma, çevre, antimerkeziyetçilik, norm ve toplum hayatı bozgunculuğu Kürtçülükle kavgalı sol-liberal ittifakın temel belirleyenleri.
. HDP’nin başındayken etkili bir genel başkanlık sergileyen, ironileriyle öne çıkan Selahattin Demirtaş’ın, hapiste bu vasfını epey yitirdiği gözlendi. Peçete üzerine yaptığı şekillerle komik olmayan muhalif dil kuran Demirtaş, siyasi karşı argümanlar da üretemediğinden bize özgü sürekliliği sağlayamama sendromunu böyle belirginleştirdi.
. Fatih Erbakan ittifakların şekillenmesi esnasında dikkatlerin en fazla yoğunlaştığı isimlerin başında geldi. Erbakan’ın Cumhur ittifakına gireceği yönünde genel bir beklenti vardı fakat partinin yetkili kurullarındaki görüşler neticesinde seçimlere hem parti hem Cumhurbaşkanlığında tek başlarına girme kararını açıkladı. Bu ciddi bir riski barındırıyordu. Refah tabanının ekseriyeti partisiyle beraber kazanacak isim Erdoğan’a verme, liderin partisinin gerisinde oy alma riski de hesap edilmediğinden Erbakan açıkladığı kararı revize ederek, Erdoğan’ı desteklemekle beraber parti olarak tek başlarına seçime girmeyi seçti.
Süreç Erbakan için ciddi tecrübeler içerdi, istişare, kurulları dinleme mühim olsa da genel politikaların oluşturulması, siyasetin kendi kaideleri bazen şuranın hilafını gerektirebilir. Üstelik tutarlı liderlik, temiz kalmak, yıpranmamak ehemmiyetli olsa bile Türk siyasi hayatının düzeneği idealizm-pragmatizm dengesini sağlayabilmeye göre şekillendiğinden Erbakan seçim sonrasında bilhassa 2028’de ciddi alternatif oluşturabilecek potansiyeli kavileştiren deneyimler geçirdi… tabi gerekli dersleri aldıysa!
. Simgeler seçimlerdeki vazgeçilmezliğini sürdürüyor. AK Parti iktidarları döneminde ilerici-gerici gibi arkaik ikilemi sürdüren laik kesim cami açılışlarına, Diyanet Reisinin her tür açılışta Kur’an okuyup dua etmesine farklı tepkiler verirken Kılıçdaroğlu’nun seccade üzerine ayakkabısıyla bastığı fotoğraf da infiale neden oldu. Seccadeye kasten basmayacağı kesin bir Cumhurbaşkanı adayının. Buradaki problem CHP liderinin İslami hayat içinde yaşamadığından vaziyeti idrak edebilecek, onu fark edebilecek ünsiyetinin bulunmamasında. İtirazlar, selefi tez ve jargonla Millet ittifakı ilahiyatçılarından da gelse muhalefet meselenin hassasiyetinden dolayı büyük tedirginlik yaşadı, savunmalar geliştirdi. Dini simgelerin hala bu memleketin direnç ve zaaf noktalarından biri olduğu yeniden tecrübe edildi.
İkilem, Tanzimat ile doğan “Türkiye laiklikle mi İslam ile mi var kalıp geleceğini şekillendirecek” dikotomisi; seçimi kazanırsak, “şükür secdesi”, “şampanya” ile kutlarız ayrımında da kendini gösterir.
. Seçim tartışmaları ve ayrışmaları içinde her ideoloji büyük çelişkiler ve çatışmalarla bir kaç parçaya bölündü. Milliyetçiler en fazla ayrışan, hemen her partide kendilerine yer bulan kesim oldu. Bilhassa İyi Parti’yi destekleyen milliyetçiler, sol-liberallerle Kürt milliyetçilerinin geliştirdiği paradigmayı benimseyerek süreçte aktif siyaset yaptı, fakat bu Sol Türkçüler, Akşener’in önce masadan kalkıp sonra yeniden oturması, Kılıçdaroğlu’nun İyip’lileri küçümseyen tavırları, HDP, heterodoksi ve örgütçü sol ile ittifak ciddi kırılma yaşatsa da Millet ittifakında kalmayı sürdürdüler.
Hem pratik hem teori Sol Türkçülere ontolojik kayma yaşattı.
. “Türk ortacılığı”nın, ehven-i şerin en çok konuştuğu seçimlerden biri 14 Mayıs. İktisattan liyakat ve ehliyete, hayat tarzına pek çok eleştiriye rağmen geçmişin, savunma sanayiinin, kazanımları kaybetme endişesinin etkisiyle iktidara yine yönelen seçmen, bir travma sonrası beliren psikolojik durumların evrimini siyasal alana da taşıyabilmekte.
Öfke ve kızgınlık, red-inkar, mukayese, kar-zarar muhasebesi, ehven aşamaları, marjinalliğe karşı Türk ortacılığı esasında iktidar ve çevresinin de emniyet sübabı!
Yeni Merkez’in Kader Seçimi
2023 seçim süreci pek çok hakikati de belirginleştirdi. Öncelikle savunma sanayii, yerli otomobil gibi alanlarda yapılanların teknokratik değil siyasi irade ve kararlılıkla mümkün olduğu gerçeği…
Lale Devri’nden bu yana üstün Batı teknik Aydınlanmasını yakalama çabasında ilk kez elektrikli yerli otomobil ve iha’lar, insansız hava araçları teknolojilerinde “çağın önünde ve çağ ile” birlikte hareket etme ve üretme imkanına kavuştuk. Kuşkusuz seçimler bu girişimin neticesini de belirleyecek, ya bu öncülük devam edecek ya yeniden 200 yıl öncesi konjonktürüne girip yalnız aktarmacı, takipçi, entegreci kalacağız. Bir bakıma iktidar ve destekçileri 2009-2013 neoliberal para bolluğunun sağladığı konfordan uzaklaşıp zorlu bir inşa sürecine geçmenin, tüm menfi sonuçları yüklenmenin problemlerini yaşasa da ülkesini arayan geleceğe önemli bir birikim de sağlayacak.
Muhalefetin hayat pahalılığı, soğan-patates eğrisindeki psikolojik üstünlüğüne karşı iktidar çevresinin, İslamcıların 18. yüzyıl İslamcılık anlayışına dönme, İslam düşüncesini Batının üzerine yeniden çıkaracak, devleti İslami olanla birleştirip 21. yüzyılda tecdid-ihya-inşa evrelerini sağlayacak imkanları şekillendirme ihtimalini heba etmeme motivasyonu daha güçlü… olmalı.
Bu seçimin temel özelliği partilerin, camiaların, grupların değil ittifakların ideolojisinin olması. Hiçbir parti kendi ana gündemi ve tezlerini savunamayacak bir üst söyleme tabi… Hüda-par’ın bayrak vurgusu, milliyetçi partilerin onları HDP’den ayrıştırma çabaları, Erbakan’ın Refah Partisi ile Erdoğan’ı ayrıştırarak misyon belirleme tarzı ittifakın Tanzimat’ta şekillenen ikiliğe yaslanan dikotomik karakterinden ileri geliyor. Seküler laik kesimin de, ulusalcı ya da MHP’den ayrılan ülkücüler farketmeksizin HDP, TİP, heterodoksi ile omuz omuza mücadelesi bu karşıtlığın yeni tamamlayıcıları… İttifakların kökeninde ise 20 yılda şekillenen “yeni merkez”in bekası var. Ne derece İslami dönüşüm taraflısı olup olmadığı bir tarafa, AK Parti iktidarlarıyla kamusal alana yerleşen, Kemalist statükonun reddettiği çevredekilerin akıbeti, İmparatorluk şuuruna sahip dış politika ile Ayasofya’nın açılmasıyla gösterilen yeni siyasal alanın varlığı 14 Mayıs seçimlerine bağlı büyük oranda.
Devletin kazanımlarıyla iktidar çevresinin kazanımlarının örtüştüğü bu konjonktürde, Necip Fazıl’ın “millet DP’yi seçmedi, başındaki CHP’yi attı” dediği gibi, toplum, yeni bir 14 Mayıs’ta başında kimlerin olup olmayacağından çok hangi politikaların devam edip etmeyeceğini oylayacak aslında!
Umran | Mayıs 2023 | Sayı: 345