Hutbe, Vaaz, İrşad Dili Üzerine Teklif-Tenkit-İnşa

Yazıyı dergi-pdf formatında okumak için:
Hutbe, Vaaz, İrşad Dili Üzerine Teklif-Tenkit-İnşa

 

Türkiyede din en çok savunulan, en çok taşlanan, en çok konuşulan konuların başında gelir. Din bu milletin ontolojisini belirliyor. İslam’ın Anadoluda 1071 sonrasında kurucu, imparatorluk yapıcı ve yaşatıcı vasfı hatta ulus devlet döneminde bile etkili olması, dahası siyasal ve toplumsal bağlamda dönüştürücü gücü egemen dünya sistemi tarafından sürekli kontrol altında tutulmasına neden olmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiyedeki misyonu da bu bakımdan en kuvvetli tartışma mevzularındanDiyaneti taşlamayan, eleştirmeyen, beğenmeyen kesim yok. İslamcısından ulusalcısına Diyanet ülkedeki imandan, toplumsal yapıdan, şiddetten neredeyse siyaset kadar sorumlu tutuluyor. 1960lardan sonra nüvelenen 1970lerde ve 80lerde ayyuka çıkan rejim-Diyanet özdeşliğine bağlı karşıtlık son yıllarda büyük oranda kırılsa da bu sefer de iktidar ile yakınlığı nedeniyle eleştirilerin muhatabı durumunda.


Hutbelere Çok Yönlü Eleştiri

Diyaneti Kemalist rejimin muhafızı, İslam’ın güçlenmesinin önündeki engel görme, Diyanet imamlarının arkasında namaz kılmama, AK Parti iktidarında yerini Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarın adamı algısına bıraktı. Tabi Diyanet Reisi de kimi hutbelere, Ayasofyanın açılışındaki gibi kılıç”la çıkarak gönülleri fethetti.

Kemalist rejimin kurumu yerini otoriter rejimin toplumu dindarlaştırma odağı, giderek iktidarın din algısını yerleştirme kurumu ithamlarına evrildi.

Diyanetin rejimle olan organik ilişkisi esnasında dikkatler hutbe, vaaz ve televizyondaki Diyanet Saatine, Ramazan sohbetlerine çevrilmiştir. Hutbeler tartışılmasının ötesinde çoğu zaman reddedilmiştir. “Çiçek böcekten bahseden eski Türkiyenin hutbelerine  mukabil bugünküler aşırı siyasallaşmakla, iktidarın tezlerini cemaate benimsetmekle suçlanıyor. Pek çok hutbede mesela cenaze namazları ile ilgili olanındaki gibi laik-seküler kesimin yapıp ettiklerine tenkit getirilirken o kesimden de hutbelerin ekonomik krizi anlatacak-hatırlatacak konulara, sosyal adalete, fahiş fiyatlara, ekonomi yüzünden kötüleşen ahlaka yer vermediği görüşleri ifade ediliyor.

İslami kesimden özellikle siyasi atıflar içeren konuların bulunmadığı eleştirileri pek yapılmazken daha çok hutbelerin yapısına, diline, anlatımına, içeriğine sert eleştiriler gelmeye devam ediyor. Aslında içeriğe yönelik belirgin bir dalgalanmanın ötesinde çok da keskin eleştiriler hatta teklifler bu kritiklerde görülmezken dijital tekno-kültüre bağlı olarak üslup, dil, belagat, uzunluk sıkıntıları dile getiriliyor.

Sıkılıyor dijital tekno-kültür insanı…

İmam dinlemekten toplamda on üç dakika süren süreçte pasif durmaktan, etkileşime geçememekten, kontrolün kendinde olmamasından, dilediğinde elindeki telefon uygulamalarını kapatır gibi kapatamamaktan, heyecanlı ve görselliği olan içerikler bulamamaktan sıkılıyor. Hutbe metninin kendisi yedi dakika olmasına rağmen günümüzün insanı için, yeni kuşaklar değil sadece, eskiler için bile konuşma uzadıkça uzayabiliyor.

Hutbede siyaset olmasın, kısa olsun, eğitici olsun, öğretici olmasın, ders versin/vermesin, çok hikaye anlatmasın, ayet ve hadis çok olsun, hayır buna gerek yok, hoca heyecanlı anlatsın, dümdüz okusun, ikisi de değil tonlamalara, vurgulara dikkat etsin, türünden herkes bir fikir ifade edebiliyor. Din, siyaset ve futbol bu ülke insanının uzmanlık alanına giriyor, ilkokul terk bile olsa bu üç mevzuda konuşabilme yetisi bu memleketin insanına has bir özellik. Fakat bir gerçek var ki her üçü de işte bu en alt ve en üst seviyedeki insana da hitap etmek zorunda. Cahil lümpenlere de, entelektüellere de, orta seviyeye de bir tek siyasi, dini konuşma, hutbe hazırlanıyor, hazırlanmak mecburiyetinde…

Hutbelere gelen eleştiriler üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Şubat 2025te bir çalıştay düzenleyerek tenkit ve teklifleri değerlendirdi.

Ben de o toplantıda hem içerik hem usul ve dile ilişkin kanaatlerimi aşağıdaki maddeler üzerinden ifade ettim, başta Diyanet Reisi olmak üzere akademisyenlerin, yetkililerin isteği üzerine bunu da kendileriyle paylaştım.


Hutbe ve Vaazların Yapısı-Misyonu

. Hutbelerin, vaazların ve dini hizmetlerin, bugün modern dünyada ortaya çıkan yeni sorunlar karşısında neler yapacağını bilemeyen Müslümanların nasıl yaşaması, neler yapması gerektiğine ilişkin rehberlik etmesi, yaşam koçluğutarzında dini koçlukyapması gerekir.

Ders verme, dikte, zorlama yada gevşek-esnek yaklaşım yerine bir rehber-koç gibi meseleleri asla, Kuran ve Sünnete sadık kalarak hal yoluna koyma, dertlerine çare yaklaşımı seçilmeli.

. İnsanlar dinlerini büyük oranda vaazlardan, hutbelerden, televizyon yayınlarından öğreniyor; camide duyduklarını eve gelerek hanımına, çocuklarına anlatıyor.

Bu anlamda yap-yapma denklemi, bilgiçlik, üsttencilik, ahlakçılık, cehennemde cayır cayır yanarsınyahut Allah affedermarjinaliteleri yerine, her zaman bir çıkış gösterilmeli, ahretteki kararın korku ve ümit ekseninde Allah’ın takdiri olduğu ifade edilmeli…

Selefilikle Bektaşilik uçlarının arasında Hanifi-Maturidiliğin etik kendiliği, İslam’ı yaşanabilir kılmayı yerleştirmeli.

. Yargılama, hüküm verme, kestirip atma, akıl verme, sorgulama, nasihat, bilgilendirme, hatırlatma, kulak çekme, Allahtan ümidi kestiren korku ile ahrette hesabı ihmal eden rahatlıktan uzak, ibadetler ve niyetler etrafında Allah’ın takdirini dile getirme, dünyada insanların hüküm veremeyeceğini ifade, önemli.

Yapın, yapmalı, yapsan iyi olur, mutlaka uygibi emrivakiler yerine yapalımişteşliği, ahlaki tutarlılık, müştereklik ifade eden kavram ve tamlamalar seçilmeli.

. Kötülüklerden, kötü alışkanlıklardan uzak durun, çocuklarınızı koruyun derken bunu insanların nasıl gerçekleştireceklerini, iyi ve kötünün ne olduğunu da belirtmeli.

. Soyuttan uzak somut, net, doğrudan, öz ve hayata dokunan mevzular, usuller seçilmeli.

İnsanların gündelik hayatında yaşadığı meseleler, çıkmazlar ele alınırken bunun umumiliğine dikkat edilmeli.

Günümüzdeki sorunlardan bazıları hutbelere, vaazlara farklı boyutlarıyla taşınabilir:

    . Yeri geldiğinde veya hususen rüşvet-iltimasın kötülüğü, kul hakkı, sosyal adalet, tekel, karaborsacılık, faiz, fırsat eşitliği konuları örnekler üzerinden işlenmeli.

     . Moda, Müslümanın her moda olanı sahiplenmesinin yanlışlığı…

     . Estetik, güzellik ürünleri ve operasyonları

     . Sokak eğlenceleri, yol kapatmalar, her türlü trafik, komşuluk, çalışma hayatı ihlalleri

     . Esnafın dürüst çalışması, fahiş zamlar, işini tam yapma-ma

     . Diyet-gastronomi ekonomisine Müslümanın uyanık olması

     . İsraf ve konfora kapılmanın yıkıcılığı

     . Çocuk merkezli aile, otorite reddi, babaya-öğretmene vd. hiyerarşik bakışın kırılması

     . Kadın programları, röntgencilik, dedikodu, kötünün yayılmasının kötülüğü

     . Görünme, mahrem, sosyal medya, teşhir, paylaşımlar.

     . Dini konulara istihza, lakaytlık, emir ve yasakların ontolojik boyutu

  . Adab-ı muaşeret, görgü ve incelikler, toplumsal hayatta yaşama estetiğine ilişkin kaideler zaman zaman müstakil yahut bir mevzunun içinde belirtilmeli.

Buna benzer somut, yaşayan, canlı problemler yine kısa, öz, meseleye taalluk eden tarzda anlatılmalı.

. Allah korkusu yanında Allah sevgisi ile gündelik yaşamı şekillendirmek gerekir. Allah’ın her daim bizle beraber olduğunu, Müslümanın da her hareketini Allah ile birlikte istişare ederek, acaba Allah nasıl karşılarbakışıyla eyleme geçirmesi gerektiğini vurgulamalı.

Allah’ın yalnız öte dünyada değil bu dünyada da ödüllendirip cezalandırabileceğini, insanlardan yüz çevirmesinin onun için hayatı cehenneme döndürebileceğini ifade etmeli.

Bu, Yaratıcının insana şahdamarımızdan yakınlığının pratikte gündelik hayattaki dinamik ve canlılığını ifadesi açısındam mühim.

Öteki dünyayı cezalandırma ya da ödüllendirme yerine hesap verme, dünyada yapılanların karşılığını görmebiçiminde anlatmak, etik-kendilik için gerekli.

. Hutbelerde harama haram deme, faiz, başörtüsü örneklerindeki gibi önemli. Bu açıdan popülizme, pragmatizme gitmeden ideali dile getirmeyi sürdürmeli.

. İslam’ın bütüncüllüğünün vurgulanması gerekir. İslam’ın yalnız ahlak ve ibadetten ibaret olmadığını ki, hutbelerde vaazlarda büyük oranda bu yaklaşım hakim, belirtmeli.

Makbul vatandaş gibi makbul Müslümannitelemeleri, erdemler sıralaması-skalası yapmadan Müslümanın aynı standartları, emir ve yasakları üstlendiğini izah etmeli, konular bu bütüncüllükle ele alınmalı.

. Hutbelerde, vaazlarda ülkedeki dini anlatılarda “İslami olanın tercih edilebilir bir seçenek olduğuhavası var.

İslam ahlakı, Müslüman ahlakı da seçilebilir-seçilemez genişliğinde ifade ediliyor. Müslüman olduktan sonra İslam’ı bütün yönleriyle benliğinde göstermenin zorunluluğu çok daha baskın ve varoluşsal biçimde ifade edilmeli.

İslami olanın bazılarının alınması, bazılarının alınmaması gibi bir esnekliğin bulunmadığını, kimisine uy kimisine uymaihtimalinin mümkün olmadığını da yerleştirmeli.

Laik bakış açısı İslam’ı anlama-anlatmada, yaşamada da kullanılarak İslam gelenekçi inançlarda, modern kültlerde bile olmayacak tarzda esnek bir paradigma, maneviyatçılık biçiminde sunuluyor.

Bu anlamda İslam’ın büsbütün yaşam tarzının kendisi olduğu da meselelerin izahında hep bir yerlerde yerini almalı.

. İslam’ın, örneklerin, olayların, tarihi atıfların canlı-dinamik kılınması gerekir. Halbuki öyle bir anlatı var ki İslam tarihte kalmış, yaşanmış bitmiş… anılardan, kitaplardan, menkıbelerden süzülüp gelen birtakım hikayeler, portreler var.

O yüzden İslam’ın tarihselleştirilmesinden, nostaljisinden ziyade geleceği kuruculuğunu, bunların imkanlarını, İslam’ın gündelik hayatın-kamunun içinde dinamizmini, belirleyiciliğini, sorun çözücülüğünü, rehberliğini-koçluğunu aktüel örneklerle belirtmeli.

. Özellikle çetrefilli hususlarda sahih hadislere yer verilmeli. Hutbelerde çoğunlukla belli başlı ayet ve hadisler vurgulanıyor, sanki bu kadar ayet-hadis var gibi!


Hutbe Metni Usulü

. Hutbelerin sıkıcılığının ana nedenlerinden biri klasik kompozisyon tekniğinin kullanılması. Giriş-gelişme-sonuç usulünde giriş kısmı meseleye gelene kadar kimi zaman sıkıyor cemaatin kopmasına neden oluyor.

. Özellikle giriş ve gelişme kısımlarında tarihi örnekler, hikayeler meselenin vuruculuğunu etkiliyor, artırıyor.

. Kimi zaman didaktik kimi zaman hikayeci anlatım Müslümanların meselelerini halletme amacından koparıyor. Üsttenci bakış ya da menkıbe asl’ı unutturuyor, cemaati yabancılaştırıyor.

. Hutbe metni uzunKonsantrasyonu 3-5 dakikaya düşen genç kuşakları geçtik orta ve ileri yaşlılar bile artık dijital tekno-kültür nedeniyle, videoları-postları 5-10 saniyede bir değiştiriyor. İnsanlar meselelerin mukaddime kısımlarını görmeden öze gelmeyi bekliyor.

. Hutbe irat birliği yokya retorik yoğun bir anlatım, yükselen ve alçalan, sertleşen-yumuşayan sesler ya tekdüzelik hakimBu belagat gösterisinin ya da dümdüz okumanın dışında vurgu ve tonlamaya dikkat edilse yeter.

. Kelime çeşitliliğini artırmalı… İslam düşüncesinin kendi kavramlarını kullanmak elbette önemli fakat yaşayan dilden de mefhumlarla hem zenginlik hem cemaatin dikkati çekilerek aktüalite sağlanabilir.

Bu anlamda merhamet, şefkat, medeniyet gibi kavramların artık sıradanlaşıp ağırlıkları ortadan kalkıyor.

Merhamet demeden bir kitap yazılabilir, bir film çekilebilir, bir hutbe irat edilebilir.

. Günümüz insanı kendini yalnız ve sahipsiz hissediyor. Dostluklardan, arkadaşlıklardan, ilişkilerden, ilgisizlikten, kalabalıklar içinde yalnızlıktan yakınılıyor. Özellikle gençler aile sıcaklığı, yakınlık, dertlerinin dinlenmemesinden mustarip. Bazı hutbelerden sonra cemaate, evinize gittiğinizde çocuklarınıza sarılın, onları öpün, sıcaklığınızı, ilginizi, onlara güvendiğinizi gösteringibi çağrılarda bulunulabilir; hadislerden, Hz. Peygamberin yaşamından örneklerle…

. Ağdalı, edebiyat yapan terkipler yerine sadelik esas alınmalı. Günümüzde motto, aforizma, kısa mesajlar, kestirmeler, uzun olmayan postlar, bir tweet uzunluğunda yargılar etkili.

Bir metnin kendine ait mimarisi, mühendisliği, matematik denklemi, estetik yapısı vardır. Her etkili metin asıl mesajını bir manşet, aforizma ile verir. Hutbelerde de insanların akıllarında kalması bakımından söylenmek istenen, mesaj bu tür rafine bir cümleyle anlatılabilir.

. Minbere çıkışta, seslenişte kimi imamlarda ya sanki postnişin tarzında, egemen bir üsttencilik var ya oranın ağırlığını kaldıramayacak bir zayıflık. Dolayısıyla duruş, tonlama, hitab belirli bir ortalama ve karizma çerçevesinde olmalı.