Mümkün Kâmil Devlet

Kitabın ilk sayfaları için: Mümkün Kâmil Devlet

•••

İÇİNDEKİLER

Önsöz

İdeal Siyasal Alan
Devlet
İktidar
Halk
Resmi İdeoloji
Bürokrasi
Adalet
Ekonomi-Politik
Ahlak

•••

ÖNSÖZ

Bize ait, bize özgü bir devlet vardı. Osmanlı İmparatorluğu ideal bir devlet değildi elbette fakat meşruiyet sorunu bulunmadığı için 600 yıl yaşadı. Yaşattığı için yaşadı. Batı dışı bir düzen kurduğu, kendi değerler sisteminden, temel kaynaklarımız Kur’an ve Sünnet’ten, Asr-ı Saadet’ten, töreden, önceki pratiklerden bir terkib oluşturduğu, belirlediği adalet dairesine kendisi uyduğu için yaşadı. Modernleşmeyle birlikte kendi kurduğu nizam ile kapitalist dünya sistemi içinde var olamadı. Denedi, palyatif tedbirlerle, reformlarla yaşamaya çalıştı, eski düzeni tümüyle ilga edemediği için çöktü.

Cumhuriyet ile modern Batı medeniyeti düzenine intibak eden bir ülke inşasına girişildi ama o da tam devlet olamadı. Cumhuriyet eksik devlettir. Batılılaşma ile tam bir devlet kurulamamıştır. Bize özgü bir nizama sahip devlet olamadı Cumhuriyet. Çünkü Kemalistler meşruiyet sorununu hiçbir zaman çözemedi. Kendi ontolojisine dayanmayan bir devlet her zaman eksiktir.

Türkiye her ne kadar ulus devlet formunda görünse de hala İmparatorluk misyonuna, işlevine en önemlisi ideolojisine sahip. Kemalistler “yurtta sulh” eksenli içe kapanmacılıkta diretse de 2024 itibariyle Türkiye 13 ülkede, uluslararası denizlerde askeri faaliyet gösteren, İmparatorluk hinterlandının tamamında insani yardımdan askeri eğitime etkinlikte bulunan bir ülke.

Türkiye’nin faaliyetleri, etnik-dinî-mezhebî-kültürel yapısı, potansiyeli ile devlet mekanizması örtüşmüyor. Çünkü siyasal ve kamusal alanından hukuk, eğitim düzenine kadar her şeyi eksik, her şeyi yarım ve yabancı.

Bu devletin tamamlanması, İslam, 1071 sonrası Nomos, İmparatorluk düzeneği, modernite, dijital tekno-medeniyet araçları, neoliberal ve post küresel evreler, gelecek perspektifi ışığında yeniden organize olması, mükemmel bir terkibe ulaşması gerekir; bu mümkün. Bu kemâliyet mümkün. Mümkün Kâmil Devlet, tüm önceki birikimlerin, hataların, eksiklerin üzerinden temel kaynaklar, tecrübeler ışığında inşa edilebilir. Beka sorununu ortadan kaldırmak, geleceği inşa etmek, İslam alemini Batı karşısında üstün kılmak için Mümkün Kâmil Devleti kurmak gerekir.

Tüm bireylerin sorumluluklarıyla beraber ceremesine iştirak ettiği ideal bir siyasal alan, oligarşilerden arındırılmış, tüm ayrıcalıkları ortadan kaldırılmış, kapitalizmin tefeciliğe, tekelleşmeye, manipülasyona, karaborsa ve stokçuluğa, spekülasyona dayalı iktisadi düzenini geride bırakan, kendimize özgü yasa yapabildiğimiz, 5M’ye yani meşru-maruf-makul-müşterek-müstakil anlayışına dayalı, idealleri, ilkeleri, değerleri hayata geçirebildiğimiz, tutarlılığı sağlayan, gayrı meşruya tevessül etmeyen, yüksek iyi’yi, erdemi, hüsnü, inandığı ve düşündüğünü yaşayıp hayata geçirme üzerine kurulu ahlakiliği esas alan bir mekanizma Mümkün Kâmil Devlet.

Kötüyü, sıradanı, ahlaki ve kapasite bakımından düşüğü değil vasıflıyı, ahlakiyi, mükemmeli hedefleyen bir devlet… Çünkü devlet sadece bürokratik işleyişi sağlamaz aynı zamanda toplumun ve bireylerin yüksek iyi’ye, mütekâmile, ahlakiliğe ulaşmasını da hedefler; devlet bir insan, bir toplum tipi, paradigma ve gelecek inşası da amaçlar.

Mümkün Kâmil Devlet bir model çizmez, çünkü modeller yeni şartlara göre işlevsizleşir ama ilkeler, temel prensipler ve değerler hiçbir zaman eskimez. Bu temel nitelikler üzerinden şahıslara bağlı olmayan güçlü bir düzen kurduktan sonra işleyiş asırlarca devam edebilir.

Bu kitap hem özellikle İmparatorluğun gerileme ve modernleşme döneminden günümüze kadar ortaya çıkan sorunları anlattığı için çağdaş bir siyasetname tarzında okunabileceği gibi aynı zamanda ideal bir siyasal alan ve aslî kaynaklarımız üzerinden nasıl bir devlet, sorusuna cevap veren prensipleri de ortaya koyuyor. Haliyle verilen örnekler, anlatılanlar belli dönemleri, birebir şahısları değil genel bir bütünü, problem alanını anlatıyor.

Fildişi kulesinden, cam fanusu içinden gerçeklere dayanmayan, gerçekliği bilmeyen ve sadece eleştiren anlayışların karşısında tecrübî bilgiyle, praksisle yazıldı bu kitap. Siyasalın idea’sını değil idea’nın siyasalını arayan bir çalışma…

Garaudy’nin vurguladığı gibi yön verici, düzenleyici, geleceği şekillendirici olmayan düşünce anlamsız ve tabi değersizdir. Aforizmadan, pürteoriden, yalnızca pratik örneklerden, hakikatten, tarihten ibaret değil bu çalışma, tasarlanabilir, yaşanabilir, kurulabilir bir devlet, bir gelecek tasavvuruna, inşasına dayanıyor. Bütünüyle somut, tamamıyla gerçekçi. O yüzden mümkün… Bizi biz yapan referanslarımızdan, ilkelerimizden, ideallerimizden, daha önce yaşanan İmparatorluk, ulus devlet tecrübelerinden kaynaklandığı için de kâmil.

Bu kitap makalelerin derlemesinden oluşmuyor. Bir tez, bir fikir, bir arayış etrafında mevzuları belirlenmiş, içeriği yıllardır tutulan notlara, gözlemlere, okumalara ve tecrübelere dayanıyor. Bu birikimin kitaplaşması için bir destek gerekiyordu onu da Cevat Özkaya ağabey ödevlendirerek verdi, kendisine müteşekkirim.

08.09.2024 / Keçiören