Ne yapacağını kestirebilmek zor, tam bir tekinsiz.
İkinci kez Başkan seçildiğinde terör devleti kurdurmaya yeltenebilir de örgütü Türkiye’ye teslim de edebilir. Türkiye’yi çok kutuplu dünyada çökertmeye de çalışabilir kutup başı yapmaya da…
Tam bir işadamı, kapitalist bir erken burjuva gibi düşünüyor. Kar-zarar skalasını çıkardıktan sonra kestirmeden hangisi kendisi ve ülkesi için faydalıysa onu uygulamaktan çekinmiyor.
Pratik ama tam manasıyla pragmatik mi, tartışılır. Çünkü söylediklerini yapıyor, yapacaklarını açık açık söylüyor. Konuşmasıyla, politikalarıyla, içinde yaşadıklarıyla ajandası arasında fark yok. Tek ajandası var, ABD’ye kazandırmak.
Takiye yapmayacak kadar Recep İvedik’e benziyor, patavatsızlığı normal ve iyi olarak görüp sunduğu için… normal zamanlarda yalan söyleyemiyor çünkü ben merkezci, egoist. Söylediği her şey doğru… çünkü bu güçlü ruh yanlış yapmaz. Dedikleri çıkmadığında bile kusurlu değildir, hep haklılığını kanıtlamaya çalışır. Ara sıra kullandığı aklıyla söyleyebiliyor yalanı! Akıllı ve zeki görünenlerin çoğu gibi aslında kurnaz, hinliğini rasyonalite ve romantizme büründürebiliyor.
Bir ortama girdiğinde herkesin kendine baktığını, herkesin kendini konuştuğunu, insanların gündemlerinin her yerinde bulunduğunu düşünüyor.
Mitinglerde, konuşmalarında hatta liderlerle ikili görüşmelerinde ilkin birkaç dakika “ben geldim, işte buradayım, büyük Trumpla tanışın” manasında kafasını sallıyor. Sallıyor ve etrafa bakıyor, herkesle göz teması kurup orada bulunmasının onaylanmasından, insanların onu görünce mutlu olduklarını düşünmekten ayrıca mutlu oluyor. Kuzey Kore lideri emin herkesin canı çıkana kadar alkışlayıp kendisini onayladıklarından, o yüzden sadece sırıtarak yürüyor. Alkış ve ağlamaların rızaya dayanmasını takmıyor Kim, görev yerine getirilsin yeter. Trump öyle değil, insanların kendisini içten ve gönüllü onaylamasını, bu âna bizzat şahitlik etmeyi önemsiyor.
Suikastten yırttıktan sonra doğrulup mesiyanik ve kutsal benliğinin nasıl devleştiğini sahnelemeden ayrılmadı alandan. Çok da iyi bir fotoğraf verdi. Kafası parçalanmış bir resim çıkacakken kahramanlık pozu geldi, ihtimal ki ilahi adalete yoruyor bunu. Korumaları zorla bindirdiler minibüse. Salgıladığı mutluluk ve haz hormonları iktidar itkisini daha da kalgıttı muhtemelen. Paraya, şöhrete, her şeye doyumsuzken şimdi buna siyaset de eklendi. Başka sahalarda bulamadığı “görünme arsızlığı”nı siyasette tatmin ediyor artık, başka liderler gibi!
Mutlu olmalıyız, onu gördüğümüz için bahtımız açılır, işimiz rast gider çünkü. Hiperaktif mi, acelesi mi var, bencilliği nedeniyle tahammülsüz mü… belki hepsi. Çünkü kimseyi dinlemeye tahammülü yok, bilmiyorlar karşısındakiler, anlamazlar. O yüzden rahat oturamaz, kıpırdamadan duramaz, mutlaka elleriyle uğraşır. Parmaklarıyla oynarken onları kendisi dışındaki herkes olarak kodlar, parmaklarını ezer, eğer büker, çıtlatır, kırmaya yeltenir.
Başka’sına katlanamıyor.
Normalde yalana gerek duymaz, çünkü o her şeyi bildiği için söyledikleri gerçekleşecektir. Gerçekleşmediyse, bir fikri ve kanaati vuku bulmadıysa kendi alternatif gerçekliğinde yine de haklıdır. Post-truth bütünüyle onu anlatıyor. Başka’larındaki kötü hasletler onda yüksek iyi’ye ve kutlu gelecek inşasına yarayacaktır çünkü.
ABD Devlet Adamı Portresine Ters
Taleplerinin gerçeklememesinden çok dinlenmemesini, önemsenmemesini kaldıramıyor. Türkiye ile girdiği Evanjelik-Pastör krizinde “isteyince verileceği”ni zannetti. Şahsına ve ABD’ye hayır denmesi aklına bile gelmiyordu. Önemsenmediğini anlayınca delirdi, en yüksek tona çıktı, aldı ama… Başarmanın verdiği gurur ve tatmin duygusunu yine kafa sallamasıyla ifade etmiş, Pastör’üne kavuşunca da herhalde yine aynı özgüven zannedilen hoyrat egoizmi sergilemiştir.
Netanyahu’nun kendisini kandırmasını zor tolere etti; ikinci kez seçildiğinde benzer şekilde davranırsa İsrail ve Netanyahu, Gazze’yi Filistinliler lehine çözebilecek tıynete sahip. Anlatılınca ikna edilebilen tiplerden Trump. Egosunu okşayınca neyi var neyi yok önünüze serebilir. Yükseltilen egonun hararetiyle önce talepleri karşılayıp “devlet” varlığının kararıyla karşılaşınca düzeltmelere gittiği çok oldu.
Ukrayna’yı verebilir, açıkta bırakabilir, “para götürüyor dert getiriyor” diye mızıldanması Anglo-Sakson kozculuğuna ve sabrına, zamanı gelene kadar beklemeye uymuyor. Stratejik düşünmüyor. Menfaati neyi gerektiriyorsa onu uygulamadan yana. Kısa vadede zarar, uzun vadeli kar getirecek, politikaları benimsemiyor. Hem kısa günün karına bakıyor hem onları bekleyecek kadar vakti, tahammülü yok. ABD dışında, meşhur ABD zinde güçlerinin, WASP aklı’nın stratejik müttefiklerini, kullanıp attıklarını, yıllarca hücrede ve uykuda beklettiklerini anlamaz, anlayamaz Trump.
Sonra kullanılır, olgunlaştırılmalı, birbirine kırdırmalı, zamanını beklemeli gibi ABD derinlerinin taktiklerini de küçümsüyor, vur-geç’ci çünkü kendisi. Engel varsa kaldırmaktan yana değil, ezip geçmeyi, hemen satışa çıkarmayı düşünüyor. Devlet idaresinde ABD-İngiliz ve bizdeki ittihatçılar gibi örtülü operasyonlar, kontrgerilla usulleri, istikrarsızlık-kargaşa yaratma, çete-mafya gibi yöntemlerle devlet yönetmeyi sevmiyor. Sistemi sürdürmekten, açıkça politikalarını zikredip yapmaktan yana.
İmparatorluğu “ezip geçme” diye anlıyor, Bizans Oyunları gibi değil.
Devleti şirket gibi düşünmekte üstüne yok. Küreselci olmadığından devletin gücünün farkında… hem devleti güçlü tutmak hem onu burjuva lehine kullandırmakta mahir.
Güç ve paradan başka meşruiyet dairesi yok. Güçlü olmak için bile paraya ihtiyacının farkında olan Amerikalıların başında geliyor.
Tam burjuva… mafya raconu kullanarak İmparatorluğu tekelleştirmede üstüne yok. Kar getirene koşarak giderken faydasıza kılını kıpırdatmaz. Parasız ve karşılıksız selam bile vermez.
Çin’in küresel ekonomiyi etkilemesine göz yummadı, Ticaret Savaşı başlatıp, Çin mallarına ağır gümrük vergileri koydu. Karar verince kafasında olgunlaştırınca, bürokrasinin uygulamaya geçirmesi uzun sürmez.
Başkanlığa seçildiğinde yalnız muhafazakarların değil özellikle kuzey eyaletlerinde fabrikaları kapatılan işçilerin de desteğini aldı. Küreselleşmeyle Pensilvanya, Ohaio, Michigan gibi yerlerdeki fabrikaların kapatılmasını Demokratlara bağladı fakat seçildikten sonra onlar için hiçbir şey yapmayınca Demokrat Kuşak yeniden Biden’a döndü.
2008 krizi sonrasında 30 trilyon dolara yaklaşan ülke borcuna, işsizliğe rağmen büyüme gerçekleşse de refahı orta-alta aktaramadı ABD. Trump insanların işsiz kalmadığı ama refahlarının da artmadığı manzarayı iyi kullandı ama tam manasıyla düzeltemedi. Biden da refah krizini çözemediği, sosyal politikaları hayata geçiremediği için seçmen şimdilerde yeniden Trump’a yöneldi.
Komploculuğunu ve dış güçler silahını başarısızlık durumlarında kullanmakta mahir Trump. Çin’i düşmanlaştırarak başarısızlığını örtebildi. Ama tüm üretim kanallarını sermaye hizmetine sunması onun yeniden seçilişini, küresel sermayenin desteğini getirmedi. Yeniden seçimlere girip Başkan olma hırsının altında intikam duyguları hakim. Suikasta uğradıktan sonra öç alınacaklar listesini genişletti.
Sistem Krizi Doğurdu
Başkanlığının birinci döneminde keyfiliği, hukuk dışı tutumu, hiçbir mevzuda meşruiyet arama gereği duymaması devlet varlığını sıkıntıya sokmuştu. ABD gibi müesseseler üzerine kurulu bir ülkede keyfiliği kamusallaştırması devlet zafiyetini, yine ben yaptım oldu’yu siyasallaştırması kongre baskını gibi ABD demokrasisinin ontolojisini tehdit etti.
Kural tanımazlığı, temayülleri, teamülleri ciddiye almaması, egoizmi, insanların beklentilerinin kendi zihnindekileri tasdik ettiğine inanması devlet katında sistem krizi doğurdu.
Karar alırken kimseyi önemsemiyor ama kararını anlatırken hep tasdik bekliyor. İmzasını kocaman atıyor kararnamelere, anlaşmalara. Hala yetersiz, hala kendini kanıtlama kaygısında. İmzayı kameralara gösterirken yine kafasını sallıyor, yaptığının kutsiyetini ve insanların bundan nemalanmasını sağladığı için kendisine şükretmeleri gerektiğini anlatıyor aslında.
Meşruiyet değil onaylanma arıyor Trump.
Alkışlarla yaşıyor… Dövüşçülerle ringe çıkması, açılan davalarla ilgili fikrini ring kenarında vermesi, kavgaya her an hazırlıklı gelmesi, siyasal alanı da açıkçası bir çatışma sahası, ring gibi görmesi tatmin edemediği ve dindiremediği onanma, güç istenci, iktidar gösterisinden geliyor.
Kayırma ve nepotizm eleştirilerini anlamadığı kesin, ABD’yi tekrar güçlü yapmaya çalışan bu büyük ruhun tercihlerinin sorgulanmasını anlamlandıramıyor. Popülizm yaftasına karşı çıkmaz ama diktatörlük ifadeleri nezdinde, ABD sisteminde geçerli değil. Diktatör gibi davrandığının farkına varamıyor. Otoriterliği demokrasinin karşısına yerleştirenlere karşı demokratik bir totalitarizmin uç vermesine her an vesile olabilir.
ABD kurumsallık, hukuk, kazanç demek.
ABD’yi İmparatorluk yapan kurumları küçümser, ülkenin önünde engel olarak gördüğü kurumsallığı epey hırpaladı. Çünkü aldığı kararlar asırlık kurumların hafızalarından, akıllarından, geleneklerinden daha önemli ve doğru.
Elbette denetimden de hoşlanmaz zira kendisini denetlemeye layık, ehliyetli herhangi bir merci olamaz zaten. Keyfiliği şirket yönetimiyle karıştırdığı için devletin unsurlardan, güç gruplarından müteşekkil olduğunu ihmal ediyor. Kurşun kulağını sıyırdığında anladı muhtemelen gerçek yetke savaşımının ne boyutta olduğunu.
Trump İdeoloji ve Kitlesi
Klasik muhafazakâr düşüncesi, kürtaja, eşcinselliğe, ahlaki zafiyetlere, göçmenlere, yabancılara, çokkültürcülüğe, söylemese de başka dinlere ve özellikle İslam’a, azınlıklara, çalışmayanlara karşıtlıklardan hatta düşmanlıklardan ibaret. Karşıtlığı basit siyasi tezlerin ötesinde dışlayıcı, imha edici özellikler taşıyor.
Siyasi küreselleşmeci ve neoliberal olmasa da iktisaden burjuva ilkelerine ve isteklerine açık hatta destekleyici. Finans kurumlarının maliyetlerinin, enkazlarının, zararlarının orta ve alt gruba yüklenerek kurtarılmasından yüksünmez. Burjuvaya desteğini hayat tarzı, din, dış güçler, eşcinseller gibi konularla absorbe etmeyi başarır, popülist, faşist denmesinin nedeni de buradan ileri geliyor.
Çevre felaketlerini, iklim krizlerini, bununla ilgili özellikle yaptırım gibi çıkışları küçümsediğini söylemeye bile gerek yok. Kasaya yük getiren, kasadan nakit çıkışına neden olan tüm unsurları hafifser, reddeder. Özellikle güney eyaletlerde de görülen siyasetten çok konservatizme, reflekslere dayalı, ırkçı, silahlı, izolasyonist, İncil Kuşağı’nın temsilcisi Trump.
İç siyasette de dışarıda da müttefikleri, düşmanları sadece “besleme” psikolojisiyle tanımlar. 3. Dünya, gelişmekte olan müttefikler kadar Avrupa bile ABD olmadan bir hiç ona göre. Ekmeğini verdiklerinin söz söylemesine hele ki irade beyanına katlanamaz.
Kesintisiz ve şeksiz-şüphesiz biatçı.
Dünyayı hatta ülkeyi marabaları ve düşmanları diye ikiye ayırarak kodluyor. Uykucu Joe dediği Biden’ın, Huysuz Kadın dediği Hilary Clinton’ın rakibi olmasını içine sindiremiyor. Fakat Obama kompleksini de aşamıyor.
Kendini sürekli Obama ile kıyaslıyordu, Obama’nın bozduklarını tamir ettiğini, ondan adeta enkaz devraldığını ifade ediyordu. Obama’yı kim eleştiriyorsa prestij kazanıyor, işini çözüyordu.
Trump gibi tipolojiler için bir aşılamayanlar bir de kendi yüceliğine yaklaşamayanlar vardır.
Obama Trump için bir sendrom, ne kadar çatarsa çatsın onu alt edemiyor, kendi içinde bile yenemiyor, varlığı altında eziliyor. Demokratların ve derinlerin Michelle Obama’yı karşısına çıkarma tercihi yerinde olabilir, Obama Trump’a büyük hatalar yaptırabilir çünkü.
Gücü Cahil Seviciliği ve Anti-Entelektüalizminde
Şovmenliği, yalancılığı, komploculuğu, küfürbazlığı, lümpenliği konusunda kimsenin tereddüdü yok. Fakat Trump aynı zamanda gerçekçi, pratik, pragmatist ve ABD’ye, topluma dair bir fikre de sahip.
En bariz vasfı anti-entelektüalizmi… cehalete övgü düzen zamanın ruhunun temsilcisi. Egoizmi, kompleksleri entelektüalizme, danışmaya, ehline müracaata izin vermiyor, o da her güçlü karizma gibi akıl almaktan hoşlanmıyor, aldığı kararları sorgusuz uygulayacak kıt zekalı ve cehaletinde yetenekli kariyeristleri tutuyor.
Pratik ve pragmatik tutumu, anti-entelektüalizmi kısa vadede sorunları çözüyor gözükse de tüm sistemi, devlet mekanizmasını kilitleyebiliyor. Trump gibi güçlü liderler kendi kurdukları anti-entelektüalist, çapsız kariyeristlerin getirdiği çıkmazda debeleniyorlar.
Trump tarzı, susayan kişiye sınırsız kola vermek gibidir; içtikçe daha da susatır!
Suikasttan kurtuldu ya Trump, aslında bütünüyle suikastçılara da teslim oldu, kurşundan önceki Trump gidecek ve yerine Uykucu Joe ile Huysuz Kadın arası yeni bir tür… ölmemek için egemenlerin oyuncağı haline gelen karizmatik bir şovmen doğacak!