Cemaat Bezginliğinden Network Yılgınlığına

Şahsiliklerini, şahsiyetlerini ortadan kaldırdığını düşündükleri için dini, sol, epistemik cemaatlerden kaçmak isteyenler için kurtarıcı oldu networkler.

Özellikle milenyumla beraber artık dijital tekno-kültür ve yeni kuşakların da kendini göstermesiyle önceki nesiller de doğmakta olan bireyselleştirilmiş şebekelere kolayca intibak etti. Hem eskiyen tabirle “sanal alem”de kendini ifade edebilen hem mücessem halde siyasal ve kamusal alanda görünebilen, “fisebillah” çalışmalarının karşılığını alamayan “cemaat mağdurları” kariyer ve paraya odaklanan network’leri “tecrübelerinden faydalanılacak” alan gördüler.

Networkler bir yandan aldıkları eğitimin, tecrübelerin hakkını verebilecek öte taraftan şahsi tatminlerini gerçekleştirebilecek imkanlar sundu. Özellikle AK Parti iktidarıyla beraber “adam ihtiyacı”nın belirdiği yıllarda network’lere dahil olanlar adeta saadet içinde yaşadılar. Cemaat hayatı içinde yalnızca “dava adına” faaliyet gösterirken iktidarla beraber hem umum hem müstakil dava için çalışma, varolabilme Cumhuriyet boyunca kurulan bir hayaldi. Cemaat kavramı ve yapısı, dijital tekno-kültür, maddi imkanlar ve elbette Fetö gibi terörize gruplar nedeniyle cazibesini yitirirken network’ler artık yeni sosyolojik ve elbette elitist bir yapı, tabaka halinde zuhur ediverdi.

 

Network İktidarı

Özellikle Cumhur ittifakı ve yeni yönetim sistemine kadar network’ler iyiden iyiye bir “sınıf” halini alan iktidar okumuş-yazmışları için temel mensubiyet sahasını oluşturdu. Maddi doygunluğa network’lerde kazanılan “sosyalleşme”, “çevre oluşturma”, siyasalla ilgili kanaat edinip fikir beyanına dayalı “manevi doyum” da eklendi. AK Parti’nin “iki kişiden birinin oyunu alması”yla “öteki”ni düşündürtecek, yeni aidiyet sahası, paradigma, değerler dizgesi üretmeyi gerektirecek bir vaziyet de yoktu artık. Rahatlıkla “iktidar içi” tartışmalar, kadro teşkilleri, muhtemel yer değişiklikleri, ekip ihdas ve tasfiyeleri “gelecek perspektifi” adına konuşulabilirdi.

Network’lerin en ciddi sosyolojik ve siyasal tezi, en beylik yorumları “millet Reis’e, AK Parti’ye oy vermeyecek de kime verecek” olduğundan yeni politika geliştirme, “milletin halini anlama”ya çalışma, kendi köklerimizden bir gelecek inşası gibi “süfli kaygılar” boştu artık, geçmişti… hem Z kuşağı da bu “dava mava işleri”yle ilgilenmiyordu. Ver eline tableti, ulaşım ve iletişim altyapısını geliştir, artan refahla rahatça okuluna gidip gelsin, üretmeye zaten lüzum yok küresel köyde alırsın buğdayı Ukrayna’dan, princi uzak doğudan… Türkiye’nin kaynakları ve gelişmişliği gençlerimizi beslemeye yeter de artar bile!

Cemaatten, eski Türkiye’nin “pazu gücü üretimi”nden gelenlerinin, network’lerin bu Rakım Efendi züppeliğini benimsemesi, neoliberal konformizme entegrasyonu sadece görevde yükselmek veya proje almak için ses etmemeyle ilgili değil… boğazdan geçen küresel sermayenin “sıcak para”sının gayrı meşruluğundan da kaynaklı. Şüpheliyi reddeden Müslüman benliğin helali-haramı sorgulamadan kendine sunulanı kabulü, fikrî, bedenî, kalbî ve maddî bereketi de kaçırdı, dimağını örten neoliberal refah ve konformizm perdesiyle hakikatle bağlantısını da kesiverdi!

Hakikatle bağlantısı kesilenin imanla da, insanlıkla da, şahsiyetle de bağı kesiliveriyor.

Cemaatin kişilikleri silikleştiren yapısından bizar olanlar network’lerde “kendilikleri”ne mi kavuştular… aksine cemaat ister sol ister İslami ister epistemolojik olsun bireye bir “mensubiyet bağı” sunabiliyor, en azından bir yol gösterebiliyordu.

Network sadece belirlenmiş davranış, söylem kalıplarını benimsemeyi icbar ediyor. Kimsenin kendisi olmasına, sözünü söylemesine dahası söz biriktirmesine, benliğinden müstakil bir fikir teşekkülüne bile müsaade etmiyor.

Network üzerine kurulu tink-tankler sabitlenen dogmaları tekrarlayanların doluştuğu kariyer mekanları oldu. Vekil, genel müdür ihsanı ihtimaline karşı editoryal özerkliğini, içinde patlamaya hazır değerler bütününü bastıran, sansürleyenler banal yorumcu, sıradan uzman kategorisinde gün dolduruyor.

Bir cemaatin içinde etkili üretimler gerçekleştirebilecek nice değer sıradan makam ve kırıntı proje kuyruğunda sağa sola sinyal yollamayla mükafatlandırıldı.

 

Network’lerin Ürettiği Deistler, Nihilistler

Network artık umut vermiyor aksine yük halini alıyor. İnsanlar network yılgınlığı yaşıyor. Network ne bireyi ve zamanı anlamlandırabiliyor ne ontolojik bileşenlerine yeni maddi imkanlar temin edebiliyor. Çünkü özellikle yeni yönetim sistemi ve Cumhur sonrasında network’ler de çoğaldı, kendi içinde parçalandı, yeni yeni network’ler husule geldi.

Genişlemeyi hedefleyen network’ler daralmayı seçti. İmkanlar azaldıkça network’lerin sayısı arttı.

Okur-yazar, seçkin, eğitimli sayısı artmaya, ekonomi-politik nedeniyle pasta küçülmeye, network’ler artmaya ve daralmaya başladı. Kendiliklerini ihmal edip yok saymaya hevesli koca bir yığın ne beklediği konforu, kariyeri, parayı ne benliğinin ihtiyacı olan manevi tatmini sağlayabildi.

Ortalıkta deizmi bilmeden deist olduğunu söyleyen, nihilizmi bilmeden hiçlikte dolaştığını anlatan, üstad artık yıldım diye gezinen ama bir işmarla yine “sisteme girmeye” aday pek çok gezici mayın dolaşıyor.

Eski bağlarını ve bağlantılarını, cemaat ortamlarını muhafaza edenler tekrar bu öze dönüyor gibi yapıyorken “bir yere yerleşemeyen”ler dijital tekno-kültür cemaatleri içinde kendine yer arıyor.

Yolda, çarşıda karşılaşıp hadi bir çay içelim, kültüründen gelenler kafelerin izbelerinde, dijitalin kör noktalarında kendilerine çay ısmarlayacak sahici ve canlı insanlar, arkadaşlar edinmeye çalışıyor.

Network’te kılıç sallayanlar birbirlerinin yüzlerine bakamıyor, baktıklarında harcadıkları geçmişlerini, sattıkları dostluk ve değerlerini, proje ve makam için girdikleri halleri görüyorlar.

 

Sürüleştiren Amaçsızlık

İnsanın bir özünün olmadığını, bir tarihinin, varoluşunun ve şimdisinin bulunduğunu cemaatten network’e geçen Türk toplum yapısı bilfiil somutlaştırdı, ispatladı. Çünkü insanların özleri, doğacak imkanları kovalamaya yani hep yeni bir varoluşa yatkındır. Çünkü insanların özleri, vahşi canlılar gibi hayatta kalmak için her şeyi yapmaya ama onlardan farklı biçimde sürekli biriktirmeye, yığmaya ayarlıdır. Bu da varoluşun hep halden hale geçmesine, kıymet ölçülerini amaçları için kullanmasına, sürekli idealler ve ilkeleri araçsallaştırmasına neden olur.

Güzideler, hakikat ehilleri hariç kendini elit, aydın, aristokrat sayanlarda bile tutarlılık, tutarlılık arayışı yoktur. İnsanlar yaşamlarını konfor ve konformizm içinde sürdürdüğü müddetçe kendilerini sürüleştirmekten gocunmaz. Bu yüzden amaç birlikteliği seçkinlik doğurmaz aksine sürü-lük-ü güçlendirir. Amaççılığın kendisi bizatihi sürüleşmektir.

Cemaatten network’e büyük hayaller ve umutlarla geçenler amaçsız sürü olduklarıyla kaldı. İkbale dayalı kolektivizmler eninde sonunda müntesiplerini sıradanlaştırıp kenara iter.

İslami kesim, İslamcılar çok sayıdaki cemaati birleştirip siyasallaştırmayı başaramamıştı, AK Parti iktidarıyla bu kısmen gerçekleşti fakat bu sefer de “Müslüman cemaat ontolojisini” siyasala taşıyamamanın sıkıntıları çekiliyor. Şu durumda ortalıkta ne siyasallaşmış bir Müslüman cemaat bulunuyor ne cemaat… ipini kimlerin tuttuğu belli olmayan network’lerin elinde savrulan bir “camia” var.

 

Müslüman Cemaati İnşası

Yaşam bir menfaat temininden ibaret değildir, hayat bu dünyadan alınabilecek, kendiliğimize eklemlenebilecek saygın, yüksek, erdemli bir iyinin olmadığını bilerek yaşamayı gerektirir.

Müslüman benliği şuuru zorunlu kılar, şuur yani dünyada, ülkede, etrafımızda neler olup bittiğini bilip, kendiliğimizle müdahale edebilme, irade koyabilme gücü ile varolmayı belirler.

Güzide, bilinç ve irade sahibi varoluş, bir entelektüel hayata müdahale edendir.

Türkiye’de biz Müslümanlar tek bir omurgaya sahip, kardeşlik hukukunu ontolojik kılan, yekpare davranış geliştirebilen, iyi-kötü, güzel-çirkin, Hak-batıl, helal-haram ayrımı yapıp buna göre yaşayabilen tek, tekçi bir cemaat haline gelmeyi başarmalıyız.

Türkiye’de millet bütünlüğünü, millet bağı ve hayatını sürdürmeyi, aynı hisleri müşterekleştirip bunu siyasal alana taşıyabilen bünyevî Ümmet inşasını, inandığı gibi yaşama ahlakına haiz Müslüman cemaati gerçekleştirebilir.

Biz Türklerin Müslüman cemaati inşa edip küresel gayrı İslami düzeni imha etmekten başka da varoluş gerekçesi yok!